Yıllar Sonra

 Son derste ardı zifiri karanlık olan buğulu pencereyi seyrederken heyecanla zilin çalmasını beklediğim zamanlardı. Montlarımızı giyip yağan karı sokak lambalarının o beyaz ışığı altında seyrederek heyecanla evlere dağılırdık. Benim evim o sarı binadaki daireydi. Etrafındaki apartmanlarda hangi dairede kim yaşıyorsa hepsini tanırdım. Havuç gibi kızarmış ellerimle okul yolunu bitirip sokagimiza vardığımda ana rahmindeki bir cenin kadar huzurlu girerdim binaya. Uçsuz bucaksız bir güven, bir huzur.... Yağan karı camdan izlerken televizyonda ertesi gün okullar tatil diye bir anons duyulurdu. Sevinçten zerre uykum olmadan yatağa girer, ertesi gün oynayacağımız oyunları düşlerdim. Cennet tam da buydu. Ötesi olamazdı. Sezen'in şarkısında bahsettiği o hiç kimsenin henüz ölmediği, sokaklarda oyunlar oynandığı, evlerde ışıkların yandığı zamanlardı. Dünyada işler tersten ilerliyor. Önce cenneti yaşıyor insan. Büyüyünce de cehennemi. Sayısız ev değiştirdik ama benim asıl evim o sarı binadaki küçük daireydi. Ne zaman ki oradan taşındık, ben de evsiz kaldım. Bir sokak çocuğu gibi savunmasız ve güvenli limanlardan çok uzakta... Yakın zamanda yolum düştü yine çocukluğumun geçtiği o sokağa. O sarı bina yerinde yoktu. Çoktan yıkılmış, yerine yeni bir bina yapılmış. Etrafta tanıdık kimse kalmamış. Sonra baktım ki ben de tanıdık değilim artık kendime. O eski ben değilim. Varlığımın bayrağı o bina ile enkaza gömülmüş halde ayrıldım oradan. Cehennemime geri döndüm istemeye istemeye.

Yorumlar

  1. çocukluğu ömrün sonuna koymadılar, ne vardı Benjamin Button gibi yaşayıp zevkli bir gecede göçüp gitseydik.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evvel zaman

İşte Benim Serüvenim 4

Anlam Üzerine