Rüya Gibi

    Ofise ayak bastığım o rutin günlerden birinin beni bir anda bulutların üzerine atacağını, ardından da acısını son nefese kadar unutamayacağım bir çakılmayla sonuçlanacağını nereden bilirdim?

   İşe yeni girmiş, masada oturuyordu. Türk filmlerinin benim için en komik sahnelerinden birinin aslında ne kadar da gerçek olduğuna şahit oldum önce. Bir anda onu gördüğümde arabesk bir müzik bangır bangır çalmaya başladı :) Evet sadece ben duyuyorum ama çalıyor işte :)

"Seni gördüğüm o günden beri,
  Kalbim perişan, gönlüm bir deli.
  Sana yazdım beni anlatan, aşkımla dolu bu sözlerimi."

  Sonra bana gülümseyerek günaydın dedi. Aaaaa o da benden hoşlanmıştı. Öyle ya sabah sabah günaydın mı denirdi durduk yere. Bir de gülümsüyor üstelik. Sonra ara ara göz göze de gelince bana kesin aşık olduğunu anladım :))))

  Evet mantık denen olgu beni çoktan terk etmişti. Mekânım bulutlardı artık. Oralarda geziyor, kâh uçuyor, kâh süzülüyordum. Hayatımın en güzel zamanlarıydı. Gerçi bütün bunlardan onun haberi yoktu ama ben çoktaaaaan hayali dünyamda ciddi bir ilişkiye adım atmıştım bile :)

  Ara ara mantığım yerine gelince rüya gördüğümü fark ediyor ve derin bir depresyona giriyordum, sonra mantık yine gidince tekrar bulutların üzerinde gezintiye devam ediyordum. 

  Tabii sonra o evlendi, sonra işten de ayrıldı. Ben ise uzun bir süre kendimi toparlayamadım. Bu dönem çok zorlayıcıydı. Derin bir üzüntü içerisindeydim ama insanlar bu halimi sorguladıklarında, evdekiler soran gözlerle baktıklarında onlara söyleyecek mantıklı bir sebebim yoktu mutsuz olmak için. Ben de mutlu insan rolü oynamaya başladım. Zaten maskelerle yaşamak benim kaderim değil miydi? Alt tarafı gardrobuma bir maske daha eklenmişti.

    Sonra zaten dikiş tutmadı, hiç başka bir ilişkim - yani aslında hiç ilişkim - olmadı. 

   Bu yaşanmışlığın öncesinde ve sonrası da platonik aşklarımın hepsinin evlendiğine ya da yeni bir ilişkiye başladıklarına şahitlik ettim ama en yıkıcı olanı buydu. Diğerleri aynı hafta unutuldu. Bu ise hiç öyle olmadı.

   Hayatımın bu bölümünü özetleyen aşağıdaki şarkı ile yazımı sonlandırıyorum :)


 " Uzak diyarlarda evli, barklı.
    Mutluluk en çok onun hakkı.
    Bu yorgun, kırık, dökük hikâyenin de
    Adı bende saklı"



 Kalın sağlıcakla.

Yorumlar

  1. Bu yorumu yayınlama ne olur sende kalsın.. Çünkü özelimi yazasım tuttu...
    Aynısını en yakın arkadaşımdan (o da gay be oğlum) dinlediğim için, gülümsemelerle de anlatılsa, ne olduğunu az çok biliyorum o sürecin. O dönemde gay olduğunu söylemiyordu kimseye, iki kişiydik bilen. Sonra uzun yıllar ve dipsiz bazı kuyulardan sonra, bazı şeyler daha oturunca içinde, daha fazla kendi gibi insanlarla tanıştıkça, konuştukça, birlikte olmaya başladıkça, o günlere bakıp gülümsüyor.. Ama bir E. var onda da, onun acısı hiç geçmiyor.. Daha geçenlerde bir aradaydık. Benim de o dönemden kalma yüreksökenim olduğu için konuşuyorduk eskilerden, o zaman dedi.. E. gibi asla olmadı hiç diye....
    Bazen öyle oluyor işte. En iyisi E. gibi olmaz ama başka türlü olur ve belki de daha iyi olur diyerek devam etmek yola..
    Tek sorun toplumu nasıl hazırlayacağız bilmiyorum ya, 100 sene geriden gidiyor Türkiye bu konularda :/

    YanıtlaSil
  2. Sadece C. Kesinlikle katılıyorum. Özellikle de 100 yıl konusuna :))

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evvel zaman

İşte Benim Serüvenim 4

Anlam Üzerine