Begonvil

 Bilgisayarlarından, telefonlarından başlarını kaldırmayan insanların sürekli doğaya olan hayranlıklarını dile getirmeleri, ekranlarına doğa fotoğraflarını arka plan yapmaları ne yaman çelişkidir. Hayatı dijital bir pencereye sığdırmak, yedi rengini doğanın piksellerin gözlüğünden seyretmek...

Benimki de benzer bir hayat aslında. Hayalimdeki sevgilimle, telefonun penceresinden görüp de esinlenerek kurduğum o hayali kırlarda gezinmek, sonsuz huzur, muradına ermişlik hissini düşlemek. 

Aylar oldu bir yerlere gitmedim. Gitsem de keyif vermiyor hiçbir yer. Hep bir yanım eksik, hep bir şeyler eksik. O yüzden de çıkmıyorum bir yere. Belki kendimi cezalandırıyorum, belki de hayata küstüm trip yapıyorum. Sebebini ben de bilmiyorum ama mutlu değilim. Etrafımdaki insanların eşler halinde gidecekleri tatilleri, organizasyon planlarını dinlemek beni çok üzüyor. Kışın daha mutluyum aslında. Ne çok severdim yaz aylarını. Şimdi ise bir an önce bitsin kış gelsin diye bekliyorum. Tıpkı uyuyup her şeyi unutmak için geceyi beklemek gibi.

Umutsuz değilim, bir gün istediğim şeylere kavuşacak gibi hissediyorum. Bazen de neden hala umudum var, ne değişebilir diyerek umut taşıdığım için kendime kızıyorum.

Neyse geceye yazımın başlığını taşıyan şarkıyı bırakıp başka bir şarkıda geçtiği gibi "uykunun o ipek sığınağında" kendime yer arayayım:)

"Begonvil boy vermiştir şimdi,

 Yasemen basmıştır Bodrum'u.

 Kokusu geldi rüzgârın,

 Bir kelebek öptü boynumu.

 Benim yerime de sev, bekletme hayatı.

 Bu kadarına razıysan, yaşa gitsin!

 Kaç kişiyiz savunan sevdayı?"

Kalın sağlıcakla....

Yorumlar

  1. Yaz mevsimini sevemeyenlerden biriyim ben de. Eskiden yaz tatilinin gelmesini iple çekerdim. Tatil planları yapardım, deniz kıyısı bir yerlere giderdik muhakkak. Artık içimden bunlar gelmiyor. Kış mevsiminin griliğini, soğuğunu ve yağmurunu çok seviyorum. Otuza yeni basmış olmama rağmen, sanki yaşlı bir ruh var içimde. Ben de zaman zaman bu ruh ile savaşıyor, bazen de onu serbest bırakıyorum. Hayatımız boyunca bir yanımız eksik kalacak, kalmak zorunda. Hayat bütünleşemeden, tamama eremeden bitmek üzerine kurulu. Belki bunu kabul etmek biraz da dinginleştirebilir içini, ruhunu. Öğrendiğim bir şey varsa, her zaman yarım olan ruhu sağaltabilmek için hareket etmek. Nereye doğru olursa olsun, hareket halinde olmak ruha pek çok açıdan iyi geliyor. Ben bunu yapabiliyor muyum peki? Elbette hayır. Bazen farkında olmak bile yetiyor, bazen ise farkında olmak çok fazla geliyor.

    YanıtlaSil
  2. Bir ekleme daha yapmak istiyordum, unutmuşum :) Begonvil şarkısını çok severim, özellikle Eda Sena Şenceylan yorumunu daha çok severim, şimdi buradan ayrılıp şarkıyı dinlemeye gidiyorum :)

    YanıtlaSil
  3. Bir yorum daha, vallahi bu sefer son! :) Sevgili Kim Bilir, sen de bir İstanbul çocuğusun diye hatırlıyorum. Bir kahve içsek ya? Bir anda aklıma böyle bir şey geldi. Profilinde mail adresin olmadığı için buradan yazayım dedim, sen cevap için benim mail adresimi kullanabilirsin :) Biz 10 küsür sene önce böyle bir şey yapmıştık, tabii o zaman epey küçüktük ama çok keyifli olmuştu. Sonra bir daha olmadı, herkes dağıldı kimi yazmayı bıraktı. En azından bir sohbet etmiş oluruz, fena mı olur :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii ki çok güzel olur. Mail adresine de yazacağım. Müsait bir gün planlayabiliriz :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evvel zaman

İşte Benim Serüvenim 4

Anlam Üzerine